JOKER: En İyi Kötü

 
Yazı spoiler içermemektedir.

2019 yılında birçok önemli seri film görme fırsatımız oldu. Bahar ortalarında Marvel koskoca bir devri kapadı, ardından Spider-Man serisine kaliteli bir film ekledi. Bu sıralarda Hızlı ve Öfkeli serisi de başarılı bir aksiyon filmiyle seyircisini oldukça tatmin etti. Şimdi gelelim DC evreninin uzun zamandır beklediği ve ilk fragmanı çıkar çıkmaz DC hayranı olmayanların bile içini kıpırdatan Joker’e. Her ne kadar bu yorumum yanlı gözükecek olsa da DC Comics, Joker’e kadar Marvel ile olan yarışında epey gerilere düşmüştü diyebiliriz. Marvel hem çekim kalitesi hem de senaryo bakımından DC Comics’in (Bale-Nolan ikilisinin Batman’ini dışarıda tutuyorum) bir gömlek üzerinde işlerle karşımıza çıkmıştı.

Önceki Joker’ler bir yana, Phoenix’in Joker’i başka bir yana diyerek incelememe başlıyorum. Son zamanlarda benim diyen birçok oyuncunun can verdiği Joker karakteri hala belirli bir karakter çizgisi bulamadı. Yeşil saçları, boyalı yüzü ve saykodelik kahkahası aynı kalsa da kişilik bozuklukları bakımından bambaşka Joker’ler seyrettik beyaz perdede. Bana kalırsa Joker filmini diğerlerinden ayıran önemli özelliklerinden biri de, Phoenix’in Joker’i kavuşturduğu kişilik. Elinde silahla gezen aksiyon kötüsünden çok daha farklı bir yüzünü görüyoruz burada karakterin. Takipçisi olanlar iyi bilir, bütün filmlerinde Joker’in isyanlarını görmek mümkündü fakat Joker’i o raddeye getiren bağlantıların neler olduğunu, karakter gelişimini maalesef görememiştik. 2019 model Joker bu yönüyle büyük bir eksiği kapatmayı başarmış. Kendisi normların dışında güçlü bir eleştiri olarak çıkıyor sahneye. Ne bildiğimiz antikapitalistlere benziyor ne de bildiğimiz delilere. Yalnız şunu söylemek gerekiyor, izlerken Joker’in dediklerini dikkatle dinlemekte fayda var. Çünkü filmde iyi-kötü arasındaki siyah çizgi sık sık grileşiyor ve çizginin tam olarak neresinde durduğunuzu karıştırabiliyorsunuz.

Öte yandan filmin tekniğine ve müziklerine ayrı bir başlık açmak istiyorum. Net bir şekilde belirtebilirim ki, filmin matematiği üzerine bambaşka bir inceleme yazmak gerekir. Yönetmen Todd Phillips filmin gözü olarak ilk açıklandığında bir komedi yönetmeninin nasıl bir iş çıkarabileceğinden kimse emin değildi. Açıkçası ben de standart gerilim filmleri yönetmenlerinden birini seçeceklerini düşünmüştüm ancak filmden sonra net bir şekilde övgülerin yarısının yönetmene, diğer yarısının da başrol Joaquin Phoenix’e yazılacağını söyleyebilirim. Film standart bir senaryoya sahip olmasına rağmen, onu bu kadar etkileyici kılmak Phillips-Phoenix ikilisinin başarısıydı.

Bir parantez de müziğe açalım. Joker’i aksiyondan türünden çekip drama ve gerilim arasına sürüklemeyi başaran ikili film müziklerinin de kalitesiyle seyircisini derinden etkiliyor. Hans Zimmer’in Inception müziklerinden sonra bu kadar filme yön veren bir müzik dinlememiştim, bu noktada Hildur Guðnadóttir gerçekten muazzam bir iş yaratmış. Daha önce Sicario ve The Revenant’ta müziğni duyduğumuz besteci, Joker’in soundtrackleriyle daha önceki başarılı işlerini taçlandırmış desek abartı olmaz.

Özetle Joker, IMDb puanını iliklerine kadar hak eden bir film. Kırılan o bir puanı da ben senaryonun beklenilen kadar iyi olmamasına bağlıyorum. Şahsi tecrübemi soracak olursanız, bazı sahnelerden sonra uzun bir süre büyülenmiş bir halde sahneyi idrak etmeye çalışıyordum. Benim adıma tam olarak anlayabilmek adına ikinci kez izlenmesi gereken nadir filmler arasında yerini alıyor. Derseniz ki hiç mi kusuru yok bu filmin, ne eksiği ne de fazlası olan bir film Joker. Güçlü yönlerinin zayıf yönlerini de yukarıya çektiği bir başyapıt. Akademi Ödülleri’ni sallarsa kimsenin şaşıracağını sanmam. Seneyi yavaşça kapatırken “en iyi” kötü adam filmini izlemenin bilincinde, önümüzdeki kötü adamları bekliyor olacağım.

Yazı oluşturuldu 6

Benzer yazılar

Aramak istediğinizi üstte yazmaya başlayın ve aramak için enter tuşuna basın. İptal için ESC tuşuna basın.

Üste dön